Erişte Çorbası

Erişte, Çorbalar

Bugün Dünya Sağlık Günü. Teması ise "Tarladan Tabağa Gıda Güvenirliği". Ve konuyla ilgili çeşitli mesajlar yayınlıyor uzmanlar. Lakin  sağlıklı  beslenmek ve güvenilir gıdaya erişmek her yiğidin hakkı değil. Biraz maddiyat gerektiriyor. Helede organik gıda? Bu işlerde devlet kontrolü ne seviyede bilemem ama en organik denilen gıdalarda bile yetiştirilirken çeşitli gübreler kullanıldığını duyuyoruz.Gönül organik olduğuna inanmak istiyor, inanıyoruz derinine düşünürsek aç karnına ve daha sağlıksız oturabiliriz. Neyse ben sağlık demişken sağlıklı bir tarif vereyim;

Erişte Çorbası

Malzemeler;

  • 200 gr tereyağ
  • 1 kuru soğan
  • 1 domates
  • 2 yeşil  sivri biber
  • 200 gr erişte
  • 1 yemek kaşığı domates salçası
  • 1 yemek kaşığı biber salçası
  • 1 su bardağı haşlanmış yeşil mercimek
  • 1 su bardağı haşlanmış nohut
  • 2 litre et suyu
  • 1 tatlı kaşığı pul biber
  • 1 tatlı kaşığı kekik

Hazırlanışı;

  1. Soğan yemeklik doğranır.Tereyağ tencerede eritilir, soğanlar hafif pembe kavrulur.
  2. Biberler ince kıyılır, domatesler küçük küpler halinde doğranır tencereye ilave edilir. 
  3. Salçalar ilave edilir karıştırılır,  et suyu eklenir. Haşlanmış mercimek ve nohut ilave edilir.
  4. 6-7 dakika kaynadıktan sonraerişteler ilave edilir.
  5. 10- 15 dakika kaynadıktan sonra  kekik ve biber  eklenir.
  6. Servis için tabağa alınır. Afiyet olsun!




 Ben bu çorbayı kendi yöresel yemeklerimizden sanıyordum. Geçtiğimiz aylarda  birisi Osmanlı zamanından beri bu çorbanın  Sakala Çarpan Çorbası adıyla bazı yörelerde yapıldığını söyledi. Malum genelde sakal uzun, erişte uzun çarpışıyorlar.

Çorba candır... Hastaya, sağa, anneye, çocuğa. Dişi ağrıyana tanesiz, başı ağrıyana naneli, midesi ağrıyana sütlü, kansız olana mercimekli, gripliye ekşili vb çeşnisi değişir gideri değişmez.  Ama biride kalkıp adına bir hikaye yazmaz. Kalemim çok güçlü değildir lakin hep düşünürüm bir hikaye eden olsa diye sonunda kıyamadım içim dayanmadı ben yazdım:  Ve işte ilki ;

Notcuk
Sergüzeşt-i Erişte Çorbası

Geçen hafta yaptıkları hamurdan şeritler halinde kestiler beni. Bu kadar ince kesmelerindeki sebep eski insanların kızdıkları insanlara zarar vermek istemediklerinden hırslarını bizden çıkarıyor olmaları  olabilir mi? Neyse sonra unlayıp arada gelip gidip karıştırarak tepsilerde kuruttular. Cam kavanoza girdiğimde bir ohh çektim ve tamam dedim arkadaşlar bitti bu eziyet artık dinlenebiliriz.. Bu sefam 24 saat sürmedi. Bir baktım birisi soğan doğruyorlar ince ince. O da ne  arada ağlıyorlar benim başıma gelenler için mi bu gözyaşları?
Tencereyi ateşe koydular, yağı eklediler. Yağ da benim kadar kızgın olmalı ki cazır cızır sesler çıkartıyordu. Bu seste bir davet mi vardı bilemedim soğanı tencereye eklediler. Biraz sonra soğan kokusu sarmıştı mutfağı. Cızırtılar artmıştıkı küçük doğradıkları domatesi, biberleri eklediler. Sevindik en azından soğanlar yalnız değildi artık. Bu üçü yetmedi sanırım bir bardak nohut ve mercimek eklediler. Biraz karıştırıp üstlerine bir çaydanlık kaynar suyu boca ettiler. Artık sessizlik hakimdi ki ayak sesleri bize yaklaştı. Tencereden fokurdama sesleri gelirken bizi avuç avuç tencereye atmaya başladı. Arkadaşlardan bazıları kavanozda kalmıştı doğru düzgün vedalamamıştık bile.

Geçen hafta o bıçakla incecik kıyılan biz sıcaktan şikayet edecek değildik ama ayrılık fenaydı. Neyse her ayrılık bir kavuşmadır domates, biber, soğan ve mercimek, nohut bizi iyi karşıladılar. Biz aramızda kaynaşırken yanımızdaki ocağa bir tava koydular. Tekrar eriyen tereyağ sesi geldi sonra eklenen kekik ve biberin kokusu geldi onunlada kısa sürede buluştuk. Koku güzel ortam sıcak bizden mutlusu yok diyorduk ki ...Bir demir aşağı doğru indi ne oluyor demeden kendimizi beyaz bir tabakta bulduk. Yine ayrılık, yine hicran arkadaşların çoğu o derin tencerede kalmıştı. Bu dünya çekilmez olmuştu en son bir kaşıkta bulduk kendimizi sonrası  derin bir karanlık....

Biraz mizansenden ne çıkar?:))

Yorumlar