Hayat çok büyük bir okul. Sınavları, dersleri bazen çok ağır olabiliyor. Çalışırım geçerim, çok okursam ezberlerimin yetmediği sınavlar var. Bu satırları şikayet için değil de bizden başka aynı sınavı yaşayanlara ben tek değilim bu sınavda demesi için yazoyorum. Aslında içinizdeki acıyı kelimelere dökmek çok zor. Çünkü dünyadaki hiçbir lisan ve kelime dağarcığı o an içinizdeki yangını ifadeye yeterli değil.
Bu günlerde "En kolay acı başkalarının acısıdır", " Ateş düştüğü yeri yakar" sözlerini tez konusu olarak çalışsam üzerine ansiklopedi yazabilirim.
Bu yüzden üzerinde durmayacağınız en önemli şey; İnsanların sizin acınızı nasıl umursamadıkları ama umursadıklarını sandıkları.
Kapıdaki yazı zaten sizi yıkıyor onu okumayın, görmeyin. Allaha sığınıp içeri girin diyeceğim ama o ilk giriş çok zor.
Tedavi merkezine girdiğinizde gözlerinde sönen feri gördüğünüz insanların çoğuna doğru teşhis yanlış ya da eksik tedavi uygulanıyor. Zira kiminin eşi insan suretinde dolaşan öküz, kiminin evladı odun, kiminin kardeşleri. Doktorlar teşhisi koydukları gün öküzleri veterinere, odunu sobaya atmadan tedaviye başlamışlar. Bu yüzden işleri zor hastaların ama yine de ümitle geliyorlar. Yavaş yavaş tanışıklık artınca bu dert boşuna gelmemiş hiçbirine diyorsunuz.
Genç, yaşlı, kadın veya erkek bir yerinden kaptırmış bu haşin hastalığa bedenini. İkinci kürden sonra tanıdıklar artıyor gelen gelmeyeni merak ediyor.
Doktorun özverili çalışmasına müteşekkir olsak da hemşireler en gaddar hemşire bölüğünden seçilmiş yanlışlıkla içine iki tane normal hemşire karışmış. Serumun akmadığını söylediğinizde hastayı arka üstü öyle bir çeviriyor ki sağlam insan hasta olur.
Acaba duruşları hayata bakışları mı böyle şeklinde iyi bir düşünceye kapılıp arkamı döndüğümde aralarında espri yapıp kıkırdayabildiklerini görüyorum.
İlk gidişimiz çok acıydı ama bu gidişimiz daha başka acıydı. Anneciğime doğum gününde pasta yerine şişe şişe zehir verdirmeye götürmüştük. Kutladığımız daha doğrusu kutlayamadığımız en kötü doğum günüydü bu yılki.
Bir de yeme-içme tavsiyeleri var ki bu çok karışık. Önce ballı, pekmezli bir terkip buluyoruz. Yapıyoruz ama sonra en zararlı şeyin şeker içeren gıdalar olduğunu öğreniyoruz.
Onu kenara alıyoruz. Yeşillikler diyoruz sarılıyoruz sonra bir yerde onlarında temiz sularla sulanmazsa çok zararlı olacağını öğreniyoruz. Şehrin ortasında temiz sularla sulanmış yeşillik bulmak için yarışma düzenlemek lazım. Kemik suyu kaynatıyoruz ama onunda ilaç kullanmamış hayvanın kemiklerinden olması gerektiğini söylüyorlar.
En iyi şu gelir denilen şeyin bir başka zararı mutlaka oluyor ya da olacağı söyleniyor.
Temiz hava, köy havası , bol oksijen iyidir diyorlar. Geçtiğimiz ay en oksijenli yerde hasta kaybını duyduk.
Ez cümle; Bazen bazı insanlar şunu yersek hasta olmayız bunu yersek hasta oluruz diyorlar ya o işin doğruluğu tartışılır durumda. En iyi gelecek şey gerçek dostluk, moral ve sevgi bana kalırsa. Tıbbi kısmı doktorların işi.
Bu günlerde "En kolay acı başkalarının acısıdır", " Ateş düştüğü yeri yakar" sözlerini tez konusu olarak çalışsam üzerine ansiklopedi yazabilirim.
Bu yüzden üzerinde durmayacağınız en önemli şey; İnsanların sizin acınızı nasıl umursamadıkları ama umursadıklarını sandıkları.
Kapıdaki yazı zaten sizi yıkıyor onu okumayın, görmeyin. Allaha sığınıp içeri girin diyeceğim ama o ilk giriş çok zor.
Tedavi merkezine girdiğinizde gözlerinde sönen feri gördüğünüz insanların çoğuna doğru teşhis yanlış ya da eksik tedavi uygulanıyor. Zira kiminin eşi insan suretinde dolaşan öküz, kiminin evladı odun, kiminin kardeşleri. Doktorlar teşhisi koydukları gün öküzleri veterinere, odunu sobaya atmadan tedaviye başlamışlar. Bu yüzden işleri zor hastaların ama yine de ümitle geliyorlar. Yavaş yavaş tanışıklık artınca bu dert boşuna gelmemiş hiçbirine diyorsunuz.
Genç, yaşlı, kadın veya erkek bir yerinden kaptırmış bu haşin hastalığa bedenini. İkinci kürden sonra tanıdıklar artıyor gelen gelmeyeni merak ediyor.
Doktorun özverili çalışmasına müteşekkir olsak da hemşireler en gaddar hemşire bölüğünden seçilmiş yanlışlıkla içine iki tane normal hemşire karışmış. Serumun akmadığını söylediğinizde hastayı arka üstü öyle bir çeviriyor ki sağlam insan hasta olur.
Acaba duruşları hayata bakışları mı böyle şeklinde iyi bir düşünceye kapılıp arkamı döndüğümde aralarında espri yapıp kıkırdayabildiklerini görüyorum.
İlk gidişimiz çok acıydı ama bu gidişimiz daha başka acıydı. Anneciğime doğum gününde pasta yerine şişe şişe zehir verdirmeye götürmüştük. Kutladığımız daha doğrusu kutlayamadığımız en kötü doğum günüydü bu yılki.
Bir de yeme-içme tavsiyeleri var ki bu çok karışık. Önce ballı, pekmezli bir terkip buluyoruz. Yapıyoruz ama sonra en zararlı şeyin şeker içeren gıdalar olduğunu öğreniyoruz.
Onu kenara alıyoruz. Yeşillikler diyoruz sarılıyoruz sonra bir yerde onlarında temiz sularla sulanmazsa çok zararlı olacağını öğreniyoruz. Şehrin ortasında temiz sularla sulanmış yeşillik bulmak için yarışma düzenlemek lazım. Kemik suyu kaynatıyoruz ama onunda ilaç kullanmamış hayvanın kemiklerinden olması gerektiğini söylüyorlar.
En iyi şu gelir denilen şeyin bir başka zararı mutlaka oluyor ya da olacağı söyleniyor.
Temiz hava, köy havası , bol oksijen iyidir diyorlar. Geçtiğimiz ay en oksijenli yerde hasta kaybını duyduk.
Ez cümle; Bazen bazı insanlar şunu yersek hasta olmayız bunu yersek hasta oluruz diyorlar ya o işin doğruluğu tartışılır durumda. En iyi gelecek şey gerçek dostluk, moral ve sevgi bana kalırsa. Tıbbi kısmı doktorların işi.
Yorumlar
Yorum Gönder